Ben Bu Kulaklara Göre Ağız Değilim, Kimin Sözü?
Bazen, bazen bir lafın içindeki o kadar derin bir anlamı görebiliyorsunuz ki, ne kadar anlatmak isteseniz de kelimeler yetersiz kalıyor. İşte, “Ben bu kulaklara göre ağız değilim, kimin sözü?” lafını ilk duyduğumda tam olarak böyle hissetmiştim. O an, hayatımda bir dönüm noktasıydı. Yıllarca içimde sakladığım, hep kenarda köşede kalan duygular bir anda bana doğru akmaya başladı. Kimseye anlatamadan, kendime bile itiraf edemediğim bir kalabalık oldu içimde. Ama en ilginci, bu lafı duymamla birlikte, kelimelere karşı olan güvenim kayboldu.
Hayal Kırıklığı ve İlk Adım
O gün, eski bir arkadaşım olan Baran ile buluşmuştum. Yıllar sonra tekrar karşılaştık. Konuştukça, birbirimize yabancılaştığımızı fark ettim. Sohbet ettikçe o eski yakınlığı, samimiyeti bulamıyordum. Hangi soruyu sorsam, o cevabı yeterince duymuyordum. Kafamda bir şeyler vardı ama ben bunları ona nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Birden, Baran’ın gözlerindeki donukluk, hayatın içinde kaybolmuş bir insanın ifadesi beni rahatsız etti. O an, ne zaman gerçekten birbirimizi dinledik ki? Neredeyse yıllardır birbirimizi dinlemiyoruz, dedim kendi kendime.
Baran’la içtiğimiz kahveler, bizimle birlikte eridi ve o kadar derin bir sessizlik oldu ki, içimi ürperten bir yalnızlık hissettim. Gözlerimi bir an için ona çevirdim. İçimden “Artık bana ne kadar samimi davranırsan davran, ben bu kulaklara göre ağız değilim” demek geldi ama ne yazık ki hiçbir şey söylemedim. O an gerçekten duymak isteyen bir kulak olmadığını hissettim. Bu kadar zaman sonra, geçmişin ne kadar önemsiz olduğunu fark ettim. Bu kadar çaba, bu kadar samimiyet nereye kadar?
Yalnızlık ve Sessiz Çığlık
Zamanla, insanlarla olan ilişkilerim biraz daha yüzeyselleşti. Bir yerden sonra, ne kadar bağ kurmaya çalışsam da duygusal olarak hep aynı yerde takılı kaldım. Ailem, arkadaşlarım, sevgilim… Hepsiyle aynı temaları konuştuk, aynı şeylerden şikayet ettik, aynı yerlerde güldük ama hiçbir zaman gerçekten içimden geçeni tam olarak anlatabildim mi? Hep yetersizdim. Hep eksik hissediyordum.
“Ben bu kulaklara göre ağız değilim, kimin sözü?” Bu soru, bir gün aklıma geldi ve kalbimde sanki bir kapı aralanmış gibi hissettim. Evet, belki de doğruydu. Belki gerçekten de doğru. Birçok insan, duyduğundan fazlasını görmek ve hissetmek istemiyor. Ama o zaman, peki ya ben ne yapacağım? İçimdeki duyguları başkalarına nasıl aktaracağım?
Bir gün, eski bir arkadaşımla yürürken düşündüm. Kendimi anlatmaya çalıştım ama o an fark ettim ki, söylediklerim gerçekten de sadece bir ağızdan çıkmış sözlerden ibaret. Birbirimizi yeterince duymuyorduk. Hatta bir süre sonra o anıyı hatırladığımda, tek düşündüğüm şey şu oldu: Kulağa ne söylendiği değil, gerçekten dinlenmek ve doğru anlaşılmak ne kadar zor.
İsyan ve Yeniden Başlangıç
İçimde yıllardır biriken öfke, sessizliğe bürünerek kayboluyordu. O eski arkadaşım Baran’dan sonra, başka biriyle de benzer bir hisse kapıldım. Artık içimde taşınamayacak kadar fazla şey birikmişti. Yavaşça, onlara bir çıkış yolu aramaya başladım. Bir noktada şunu fark ettim: Kendimi ifade etmek için cesaretimi bulmam gerekiyordu.
Benim kelimelerim ve duygularım, başkalarına ne kadar ulaşırsa ulaşsın, en önemlisi onlara doğru ulaşmak için çabam olmalıydı. Kimseye ne kadar dertlerimi anlatmak istesem de, eğer karşındaki insan gerçekten dinlemiyorsa, ne kadar konuşursam konuşayım, sesim hiçbir zaman duyulmaz. O yüzden, kimseyi suçlamadım. Suçluluk ve pişmanlık bana hiçbir şey kazandırmazdı. Kendimi affetmeyi öğrendim. Zihnimdeki o karmaşayı düzenleyerek, sonunda bir içsel huzur bulmaya başladım.
Belki de, “Ben bu kulaklara göre ağız değilim” lafı, bir zamanlar duyduğumda içimde büyük bir çöküş hissettirmişti. Ama artık başka bir anlam kazandı. Bu laf bana şunu öğretti: Kendi sesimi bulmalıyım. İçimdeki kelimeleri, duyguları saklamak yerine doğru zaman ve doğru yerde ifade etmeyi öğrenmeliyim. Herkesin kulağına her şeyin gitmeyeceğini bilerek, kendimi dinleyecek insanları seçmeliyim.
Sonuç Olarak
Zamanla, kelimelerim bana daha değerli olmaya başladı. Herkesin bir fikri olabilir, herkes bir şeyler duyabilir ama ben, sesimi bulduğumda artık her şeyin anlamı başka olacak. “Ben bu kulaklara göre ağız değilim” diyen o eski söz, şimdi bana bir öğüt gibi geliyor: Kendini ifade et, ama doğru insanlara. Kendini kaybetme, ama seni anlayanlara.
Ve işte o zaman, kelimeler gerçek anlamını buluyor.